23 Mart 2010 Salı

Zekanın Futbola Yansıması: Arsené Wenger

Dünyaca ünlü Arsenal Kulübü’nde, 1996 yazında Menajer George Graham futbolcu transferinden komisyon aldığının ortaya çıkmasıyla kovulmuştu. Kaptan Tony Adams’ın “aşırı alkol” kullandığı İngiltere basınının dilinde dolaştığı bu talihsiz günlerde Arsenal teknik direktörlüğü için iki isim ön plana çıkıyordu: Terry Venable ve Johan Cruyff. Listedeki 3.isim ise o zamanlar pek de adı duyulmamış Arsené Wenger’di. 28 Eylül 1996’da takım tarihinin Britanya dışından ilk hocası olarak görevinin başına getirildiğinde, taraftarların Arsené Wenger isminin takım için küçük kalacağı düşüncesini veteran oyuncu Lee Dixon Fransız hocayı fiziksel özelliklerinden dolayı coğrafya hocasına benzeterek destekliyor, stoperlerden kaptan Tony Adams ise, Fransa’dan gelen bu adamın futbolu ne kadar bilebileceğini sorgulayıp eski hocaları George Graham ile kıyaslanmasının mümkün olmadığını belirtiyordu.

İşte o Fransız, şimdi bir Arsenal efsanesi, bir futbol fenomeni. Buralara gelirken geçtiği yollara bakılırsa zekasını, çalışkanlığını bir spor insanının hayatına ancak bu kadar yansıtabileceğini görmek mümkün. 22 Ekim 1949, Strasbourg doğumlu Arsené Wenger, futbola libero olarak başlamış ve kariyerinde 3.lig takımları olan Mutzig, Mulhouse ve Vauban takımlarında oynamıştır. Futbolculuğunun son dönemlerine gelirken ilk profesyonel kontratını Strasbourg Kulübü’yle 1978-1979 sezonunda imzalayan Arsené Wenger bu sezonun sonunda şampiyonluk sevinci yaşamış, ancak futbolu bıraktığı 1981 senesine kadar bu takımda toplam 11 maça çıkabilmiştir. Yedek kulübesinde beklediği iki senelik bu zaman zarfında boş durmamış, kurslara katılarak teknik direktörlük diplomasını almıştır. Futbolu bıraktıktan sonra Strasbourg genç takımında iki sene antrenörlük yapan Wenger, daha sonra 1983’te Cannes F.C.’de yardımcı antrenör olmuştur. 1984-1986 arasında Nancy takımının teknik direktörlüğünü sürdüren Wenger’in ilk dönüm noktası ise 1987’de Monaco’nun başına geçmesidir. Burada 1988 yılında Fransa şampiyonluğu ve 1991’de Fransa kupasını kazanmış, 1992 yılında Avrupa Kupa Galipleri Kupası’nda Otto Rehhagel’in çalıştırdığı Werder Bremen ile final oynamıştır. 1995 yılında Japon takımı Granpus Eight takımında görev almış ve bu takımla Japonya Süper Kupası’nı kazanmıştır. 1996’da Arsenal’in başına getirilmesi ise futbol hayatındaki ikinci ve en önemli dönüm noktasıdır.

Bir sporcunun tek yönlü olmaması gerektiğini Avrupa’nın en önemli üniversitelerinden biri olan Straasbourg Üniversitesi’nde Elektrik Mühendisliği okuyarak ve aynı üniversitenin bünyesindeki Robert Schuman Üniversitesi’nde Ekonomi dalındaki masterını henüz 22 yaşında tamamlayarak gösteren Wenger, Fransızca, Almanca ve İngilizce’yi çok iyi; İtalyanca, İspanyolca ve Japonca’yı da belli miktarlarda konuşabiliyor. Bu zeki ve çok yönlü adam, 1996’da Arsenal’in başına geçtikten sonra İngiliz futbolunun havadan uzun pasa dayalı futbolunun tamamen dışına çıkarak yerden ayağa bol paslarla oynanan akıcı futbol sistemini takıma yerleştirmesiyle Arsenal taraftarları tarafından “Profesör” lakabıyla çağırılan bir adam haline geldi. Geldikten sadece 1 yıl sonra 1997/1998 sezonunda 1991’den beri şampiyon olamayan Arsenal’i şampiyon yapmakla işe başlayan Wenger, görevde bulunduğu 14 senelik zaman zarfında 3 İngiltere Premier Ligi ve 4 FA Cup şampiyonluğu, 1 Uefa Kupası ve 1 Şampiyonlar ligi finali yaşadı. 2003-2005 yılları arasında, Nottingham Forest’ın 42 maçlık yenilmezlik rekorunu 49 maça çıkartarak eline geçirdi Arsenal. Kupa anlamında çok parlak görünmediği düşünülse de asıl farkını belki de büyük kulüplerde var olan çok paralarla büyük transferler yapma felsefesini minimuma indirerek gösterdi. Çok genç yaştaki yetenekli oyuncuları inanılmaz bir şekilde keşfeden ve onları takıma monte ettikten sonra değerlerini kat kat artırmalarını sağlayan Arsené Wenger, Ekonomi dalında yaptığı masterını Arsenal ekonomisine yaptığı katkıyla gösteriyordu adeta. 14 yılda tranferlere sadece 200 milyon pound harcadığını ve bunun yanında yetiştirdiği genç oyuncularla ve yaş ortalamasını 21’e kadar düşürdüğü kadro yapısıyla diğer büyük kulüplerden futbol anlamında hiçbir zaman geri kalmadığını düşünürsek Wenger’in yaptıklarını daha iyi anlayabiliriz. Soru işaretleriyle geldiği kulüpte 14 senedir görevini sürdürmeyi başarırken bu dönemde dünya futboluna sayısız yıldızlar kattı. Bu becerilerinin başında Juventus’ta sağ kanatta çok da verim alınamayan Thierry Henry’yi dünya çapında muhteşem bir forvet oyuncusuna dönüştürmesi geliyor. Patrick Vieira, Nicolas Anelka, Sol Campell, Robert Pires. Freddie Ljungberg, Ashley Cole, Kolo Abib Toure, Robin van Persie, Marc Overmars, Emmanuel Petit, Sylvain Wiltord, Francesc Fabregas, Tomas Rosicky gibi yıldızlar futbol piyasasına Wenger’in sunduğu yıldızlar. Denilson, Nicklas Bendtner, Alexandre Song, Carlos Vela, Theo Walcott, Aaron Ramsey, Jack Wilshere gibi genç yetenekler ise yine onun yıldız adayları.

“Evimde hiçbir kupa ve resim saklamam. Benim için önemli olan gelecektir” sözüyle bir bakıma hayat felsefesini belirten Arsené Wenger; 2 sene önce yönetimle Wenger arasındaki köprü görevi yapmış ve aynı zamanda Kulüp Başkanı Peter Hill-Wood’un yardımcısı olan David Dein’in görevden ayrılırken teknik direktörlüğü bırakınca yönetimde görev alması için teklif alma onuruna erişiyordu. Bu vizyona ve birikime sahip bir beyin için gerçekten hakkettiği bir ödüldü bu. Kısacası, bugün Barcelona’dan sonra belki de önce en çok keyif aldığımız futbolu bize izleten bu adamın zekasını ve bunu çalışma disipliniyle birleştirdiğinde neler yapabileceğini gösteren eseri günümüzün Arsenal’i. Onu ve eşsiz genç yetenekteki oyunculardan kurulu harika takımını senelerce izlemek dileğiyle…

2 altını çizen...:

benden bu kadar dedi ki...

arsene wenger hakkında okuduğum en doyurucu yazı. ellerine sağlık.

benden bu kadar dedi ki...

aslında en doyurucu 2. yazı ama olsun, yine de eline sağlık :D

Yorum Gönder

 
Designed by: NewWpThemes | Converted to Blogger by Professional Blogger Templates | Contact | About